27 Kasım 2018 Salı

Umberto Eco ile Önceki Günün Adası'na Yolculuk



Eco’nun yazın dünyası benim için matruşka bebek gibi, ne zaman bir kitabını okumaya başlasam ilk sayfalardan itibaren romanın içinden başka bir roman çıkıyor, o olmazsa konu başka bir konuyu doğuruyor ve sürekli bu artarak devam ediyor, kitabın son sayfasına kadar sürekli bir beklenti içinde kalıyorsunuz. Bu kitabı da hafif bir durağanlıkla başlayıp kitabın sonlarına doğru merak ve bilgi yoğunluğunu arttırarak devam etti, o yüzden belli sayfadan sonrasını daha bir istekle okudum. Yalnız, Eco okuyanlar bilir bilmeyenler için belirtmeden geçmeyeyim, daha bir istekle okudum dememden kitap akıp gitti beni yormadı anlamı çıkmasın, birçok konuşmada kaybolma hissini derinden yaşadım, ne diyor neyi anlatmak istiyor, ben doğru mu anladım ya da anladım mı sandım dediğim çok nokta oldu. 

Kitapta bir sürü matematiksel yapı var, sayılar, terimler sayfalarda uçuşuyor, siz hepsini anlayamasanız da -benim için öyle olduğu tartışılmaz :)- bir ucundan yakalamak için sürekli zihninizi aktif tutuyorsunuz ve anlamaya çalışıyorsunuz, hatta bazen kendinizi bir boşlukta savrulup gidiyor gibi hissettiğiniz oluyor. Roberto karakterinin geminin içinde bazen yolunu kaybetmesi ya da farklı yerler keşfetmesi için Eco bir röportajında ben bu romanı oluştururken o gemiyi iç dizaynı da dâhil parça parça tasarladım, çizdim, çok uzun zamanımı aldı, böylece karakterimi geminin her santimetre karesinde istediğim gibi hareket ettirebildim, hatta editör bana çizimimi de yayınlamamı istedi ben de karşı çıktım, okuyucuların bunu bilmemesi gerektiğini onların da kahraman kadar kendilerini kayıp hissetmeli dedim, der. Okurken romanı yaşamanız bir nevi kaçınılmaz oluyor. :) 

Gerçekliğin ve hayal gücünün birleşimi, şimdiki zamandan geçmişe yapılan sıçramalar, belli kavramlar üzerine gerçekleştirilen sorgulamalar, kahramanın aşka ve ölüme dair düşünceleri, çaresizliğini yansıttığı satırlar, yapılan bilimsel konuşmalar, somut kavramlara soyut anlamların yüklenmesi ve bunun gibi birçok olayın yer aldığı sayfalarla bir gemiye misafir oluyorsunuz. 

Başka bir röportajında Eco, yazdığı birçok olayın okuyucuları tarafından acayip, saçma ve imkansız gibi göründüğünü fakat bunun aksine onları birçok kaynaktan araştırıp bulduğunu ve tamamıyla doğru olduğunu söylüyor, hatta buna örnek olarak da Önceki Günün Adası’ndan Peder Caspar ile Roberto’nun Jüpiter’in uyduları gözlemlemek için tuhaf yağ dolu bir leğen gibi kaba tripod benzeri bir aletle teleskop bağlamalarını ve gözlem yaparken yaşadıkları olayı gösteriyor, onların yaşadıkları maceranın gerçekçiliğine bakmaları için Galileo’nun mektubunu okumalarının yeterli olduğunu söylüyor, her şeyin orada yer aldığını hiçbir ekleme yapması gerekmediğini belirtiyor. Yapmaya çalıştığı şey için de, tarihte geçen en saçma şeyleri ortaya çıkarıp onları daha acayip, paradoks hale getirerek tekrar kaleme almak olduğunu söylüyor. 

Gerçekten de büyük bir araştırmanın ürünü olduğunu kitap size fazlasıyla hissettiriyor, akıcı bir olaydan çok bilgiye doyayım o sırada da birçok altı çizilesi cümle üzerinde durup düşüneyim diyorsanız Eco sizin için doğru tercih olabilir. 

Benim altı çizilesi cümlelerinden birkaçı da şu şekilde yer aldı defterimde: 

- İnsan herkesin yüreğine girmesine izin vermemelidir. İhtiyatlı ve sakıngan bir suskunluk, bilgeliğin en değerli hazinesidir. (syf. 107) 

- (..) kimi zaman sevdiği bir insandan yoksun kalan kişinin başına geldiği gibi, yavaş yavaş o insanın yazgısı için değil, kendi yeniden bulunmuş yalnızlığı için ağladı. (syf. 306) 

- (..) hiçbir şey yalnızlık kadar kuşkuyu körüklemez ve hiçbir şey hayal kurmak kadar kuşkuyu kesinliğe dönüştürmez. (syf. 329) 

- Var olduğumuz sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise biz yokuzdur artık. (syf. 417) 


*Alıntıları aldığım kitabım; Can Yayınları'nın 2001 senesindeki IV. baskısıdır.

6 yorum:

  1. Umberto Eco'yu tek geçerim.. Mükemmel bir yazardır. Gülün Adı ve Prag Mezarlığı favori kitaplarımdır. Bu kitabını da kesinlikle okuyacağım. Teşekkürler bilgilendirdiğiniz için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de öyle, nur içinde yatsın, yeri doldurulması zor yazarlardan. Dediğiniz iki kitabı da okudum, Gülün Adı ilk göz ağrım.dır, onla tanıdım yazarı, diğer kitabı da geçen yaz okumuştum ve çok beğenmiştim.. Hatta defterime yorumlamıştım, bir ara paylaşayım. Tekrardan hatırlamış olurum. Ben teşekkür ederim, bir Umberto Eco seveniyle tanıştığım için. Sevgiler :)

      Sil
  2. Okumadığım bir kitap. Bilgilendirici yazınız için teşekkür ederim. İlk yaptığınız alıntı çok anlamlı gerçekten..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın öne çıkan kitaplarından değil pek. Evet ben de o alıntıyı çok beğenmiştim. Çok teşekkür ederim yorumunuz için.. Keyifli günler. :)

      Sil
  3. hımm bunu okumadım ama severim tabii yazarı. en büyük aydın kabul ediliyor dünyada. bizde de atilla ilhan :) eco, demişki, ben öldükten sonra on yıl hiç anma kutlama yapmayın. on yıl sonra başlayın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de büyük bir aydın, ayaklı kütüphane gibi, o kadar bilgi birikimi, aktarımı takdire değer gerçekten de, keşke daha çok yazabilseydi. Ölümü ile ilgili söylediği sözü ilk defa duydum, güzelmiş. :)

      Sil

Diğerlerinden Daima Bir Adım Önde Olanlar :)