Kayıp Zamanın İzinde sürdüğüm uzun soluklu yolculuğumun diğer bir durağı olan 4. Kitap –Sodom ve Gomorra- diğer kitaplara oranla okunması daha kolay ama olay çeşitliliği ve isimlerin çokluğu sebebiyle de benim için daha karışık olanıydı. Kitabın adının büyük bir tufan ile yok edilen Lut kaviminin yaşadığı şehirler olmasından dolayı daha kapağı açmadan, acaba Proust neden böyle bir isim seçti diye düşündürmeye başladı, daha sonra kitaptaki olayları okuyunca da isminin kitabı yansıttığını anlamış oldum.
Kitabın ilk cümlesi –bildiğimiz gibi- kelimeleriyle başlıyordu ve o an bir önceki kitapta aklımda kalan bütün soruları sıraladım, örneğin Swann’ın durumu, başkahramanımızın gönül ilişkileri, edineceğini söylediği olumsuz deneyimlerin yanı sıra gelecek kitaplarda bizi bekleyen olaylar gibi. Daha ilk sayfalarda şaşırtıcı bir giriş yapıyor yazar. Önceki kitapta uzunca hayatlarına göz attığımız prensler, prensesler, baronlar, dükler, düşesler ve sosyetenin mensup olduğu soylu bir dünya kişiyle olan ilişkimiz kaldığı yerden devam ediyor, kendi aralarında birbirlerini övmeleri, ortamda olmayanın ardından atıp tutmaları kısacası dedikodunun bir an bile eksilmediği satırlar sizi bekliyor. Bonus olarak da hiç tahmin etmediğiniz karakterlerin eşcinsel ilişkileri de size sunuluyor. Yazar, bu konudan bahsederken iki kutup arasında gidip geliyor gibi hava çizmiş, her iki düşünceden de satırlara rastlamak mümkündü. Sosyete muhabbetleri demişken, beni en çok sinirlendirip üzen ise Swann’a dair olan konuşmalar oldu, sanırım ilk kitaptan itibaren onun düşüncelerine misafir olduğumdan kendisini çok benimsedim ve son iki kitaptır yaşadıklarından dolayı da fazlasıyla üzülüyorum. Onun hakkındaki konuşmaların arasında Dreyfus olayına da tekrardan uzun uzun değinilmiş.
Kitabın geneline bakıldığında, davetlerin büyük yer kapladığını, davetten arta kalan kısımlarda kahramanımızın şehirdeki turlamalarını ve otelde geçen zamanlarını görüyorsunuz. Otelde geçen bazı geceleri bana eski kitaplarda kendi kendine düşündüğü satırları anımsattı, özellikle de uyku ve anımsama üzerine düşüncelerini ifade ettiği kısımlar akıp gitti. Özellikle de kitapta bir bölüm vardı ki beni en çok etkileyen kısımdı diyebilirim. Gönül Tutuklukları başlığı altında büyükannesine karşı hissettiklerini kaleme aldığı satırlar sizin de kahramanla aynı hisleri paylaşarak sizin için değerli olan sevdiklerinizi düşünmenizi sağlıyor. Duygu aktarımlarının hüzün dolu oluşundan mıdır bilmiyorum ama birçok satırında tutuklu kaldım, düşünceler arasında savrulup durdum.
Her kitabında dile getirdiğim yazarın merak tohumları ektiği satırlara bu kitapta da rastlamak mümkün, bir de bu kitapta her bölümün altında içeriğe dair anahtar ifadelere yer vermişti, neyle karşılaşacağımı bilmeme rağmen nasıl gelişeceğini merak ettiğimden yine bazı bölümleri daha çabuk okumak istedim. Bir sonraki kitap için yeterli merak unsurunu da sonlara doğru fazlasıyla verdi.
Başkahramanımızın beni deli eden değişken hallerine de değinmeden geçmek istemiyorum. Gelgitli yapısı beni hem sinir etti hem de bazı yerlerde gülümsetti. Daha kendi ne istediğini bilmeden karşı taraftan yana beklentiye girmesi de ayrı bir tezatlıktı. Albertine’nin de dahil olduğu sayısız gönül ilişkileri başımı fazlasıyla döndürdü, bundan sonrası da bu hızla mı devam edecek merak ediyorum. François ile olan konuşmalarında her zaman olduğu gibi François’in çenebaz halleri süperdi. Kurduğu cümlelerdeki nokta atışı ifadeler ve seçtiği kelimeler güldürdü.
Sonuç olarak, benim için daha hareketli ve yoğun bir okuma serüveniydi, serinin sıradaki kitabıyla kayıp zamanda iz sürmeyi heyecanla bekliyorum, umarım güzel olur.
Altını çizmekten keyif aldığım bazı satırlar şu şekildeydi:
* (..) geleceği bazen farkına varmadan içimizde taşırız, yalan zannettiğimiz sözlerimiz, yakın gelecekteki bir gerçekliği tasvir eder. (syf. 44)
* Zihnin her türlü faaliyeti, gerçeğe boyun eğmek zorunda olmadığı takdirde daha kolaydır. (syf. 54)
* Aşk aşktır, ne denebilir ki? Yine de bence aşkın belirli sınırlar içinde kalması gerekir. (syf. 82)
* İnsanlar çok meraklı. Ben hiçbir zaman meraklı olmadım; âşık olduğum ve kıskandığım zamanlar hariç. (syf. 105)
* Sevgi bittikten sonra bile, sevmiş olmak tamamen anlamsız değildir, çünkü daima başkalarının anlayamadığı nedenlerle sevilir. Bu hislerin hatırasının sadece benliğimizde mevcut olduğunu hissederiz; onu görmek için kendi içimize bakmamız gerekir. (syf. 106)
* (..) bizi aynı anda hem daha şüpheci, hem kandırılması kolay kılmak, sevdiğimiz kişiden başkalarına oranla daha çabuk kuşkulandırmak ve itirazlarına kolay inandırmak, aşka mahsustur. (syf. 231)
* Birkaç dakika boyunca, insanın sevdiği kişinin yanında olsa da, onunla birlikte olmayabileceğini hissettim. (syf. 410)
*Alıntılar; Yapı Kredi Yayınları'nın 2018 senesi XVII. basıma aittir.
Güzel bir kitaba benziyor
YanıtlaSilEvet, en azından benim için gerçekten çok güzel, teşekkürler. :)
SilOf son alıntı çarptı (:
YanıtlaSilŞu ana kadar okuduğum serinin kitaplarında bunun gibi etkileyen çok alıntı var, gerçekten de yüreğe dokunuyor yazar.
Silproust yaaa kafka ile birlikteee yirminci yüzyılın en iyi iki yazarından biri kabul ediyorum yaaa ve sen nasıl da iyi anlamış ve anlatmışsın yaaa :) çok iyi bir proust sever olmuşsun seen işteee. nasıl yazıyor yaa ilginç de mi. üstelik adam astım hastası yanii. proust ile ilgili inceleme kitapları var bak. biri alain de botton'un. birkaç tane daha var. bir de mehmet rifat diye bir yazarın prost kitabı var. roman kahramanlarını inceliyoooo :) bi dee, swann'ın aşkı'nın filmi var yaaaa :)
YanıtlaSilAh Deep'im, hislerime tercümansın, nasıl bir yetenektir, okurken her sayfasında hayran kalmaktan kendimi alamıyorum. İnceleme kitaplarını not aldım, seri bittiğinde edinip okumaya çalışacağım mutlaka. Filmi de en sona saklayayım yine. Ah be Swann'ım. Ayrı bir gönül bağım var onla da. :) İlk kitaba onla başladık diye sanırım, çok benimsedim onu.
SilMerhaba biraz geç geldiğim için kusura bakma :/ ayrıntılı bir inceleme olmuş kitabın adı benim de çok dikkatimi çekti, gotik edebiyat kulübüne üye olduğum için öncelik o kitapların olacak ama umarım bu kitabı da okuyabilirim, teşekkürler :)
YanıtlaSilNe demek ne kusuru, hoş gelmişsin :) Vakit ayırıp uğradığın ve yazımı okuduğun için ben teşekkür ederim. Gotik edebiyat tavsiyelerini paylaşırsan, okumaktan büyük keyif alacağım kesin, bana uzak olan bir alan, sayende kültürlenmiş olurum. :)
SilTabii seve seve öneride bulunurum :) haziran ayının kitabı Gulyabani'ydi onu ben de okuyamadım ama anladığım kadarıyla çok keyifli bir kitap :) Temmuz için uğultulu tepeleri okuyacağız belki okumuş olabilirsin ben de okumuştum tekrardan göz gezdireceğim :)) Bunun dışında yeni üye olduğum için çok bilmiyorum aslında belki daha önce okumuş olduğum kitaplardan da gotik olanlar vardır :D Zamanla yine beğendiğim kitaplar olursa söylerim, sevgiler :)
SilGulyabani'yi arkadaşım geçen ay aldı ama henüz okuyamadım. Onun çok keyif alarak okuduğu kitapmış, baya eğlendiğini söylemişti. O yüzden çok merak ediyorum. Uğultulu Tepeleri, evet, okudum ama üzerinden çok zaman geçti, ileride tekrardan okuyabilirim. Çok teşekkür ederim, tavsiyelerini heyecanla bekleyeceğim. :) Sevgiler, keyifli günler. :)
SilBu seri okumak istediğim bir seri. Ama bu sene alabilir miyim? bilemiyorum. Çok teşekkürler :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, çok istediğiniz bir zamanda başlayın ki vazgeçmek mümkün olmasın. :) Umarım benim gibi sevenlerden olursunuz. :)
SilALTI ÇİZİLİ SÖZCÜKLER ÇOK ANLAMLI TEŞEKKÜRLER.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, kitabın her sayfasında sizi büyüleyen bir cümleye takılı kalıyorsunuz mutlaka. :)
SilNe zamandır kitaplığımda duran, listemde olan, okumak istediğim bir seri.Yazınızla tekrar hatırladım :) Umarım bu yaz okuyabilirim.
YanıtlaSilNe güzel bir hatırlatma olmuş :) Umarım en kısa zamanda siz de bu yolculuğa başlarsınız, keyifli okumalar dilerim şimdiden. :)
Sil