5 Ekim 2018 Cuma

Cemal Yıldırım ile Bilimin Öncüleri'ne Bakış





Kitapla tanışmam babam sayesinde olmuştu, her zaman mutlaka kitapçıya uğradığında 3-5 tane alır ve öğrencilerine hediye ederdi, hatta arada fuarlara gittiğimizde yine bulursam alırım diye bakınırken bulurum kendisini. :)

Kitaplığımı düzenlerken denk geldim, eskiden okumuş olsam da birçoğunu hatırlamadığımı fark ettim. Bu sefer bir solukta okumak yerine günlere yaya yaya okudum, her ne kadar kuramlara dair bilgileri çok basite indirgeyip verse de fırsatım oldukça bilim insanlarının hayatlarını farklı kaynaklardan incelemeye çalıştım.

Kitabın giriş kısmında bilim nedir ne değildir, kısa bir tarihine bakış atarak kitaba alıştırması ardından bilimsel yöntemler üzerine bilgiler vermesi, hipotez gözlem ilişkisinden bahsedip kuramların yapı ve işlevlerine değinmesi benim gibi bu konularda az bilgiye sahip olan biri için oldukça faydalı oldu. 

Bunların ardından gelen bölümde ise kitabın adını alan 26 bilim insanı hakkında fazla ayrıntıya girmeden ama oldukça doyurucu bilgiler yer almaktadır. Benim sevdiğim nokta; 5-10 sayfalık anlatımlarla hem ailesine hem eğitimine hem de yaptıklarına dair bilgileri fazla ayrıntılarla zihni yormadan aktarabilmesiydi. Kaynakça kısmındaki kitapları da fazladan bilgiye ulaşmak adına incelemek faydalı olabilir. 

Makale tarzında akademik dille yazılmaması ve duygu ve düşüncelerin sohbet edercesine akıcı bir dille ifade edilmesi, anlaşılırlık açısından çok iyiydi. Anıların anlatıldığı satırları daha çok sevdim.


Kitapta sevdiğim alıntılardan bazıları da şunlardı:

- Öklid'in bilimsel kişiliği, unutulmayan iki sözünde yansımaktadır: Dönemin kralı I. Ptolemy, okumada güçlük çektiği Elementler'in yazarına, "Geometriyi kestirmeden öğrenmenin yolu yok mu?" diye sorduğunda, Öklid "Özür dilerim, ama geometriye giden bir kral yolu yoktur" der. Bir gün dersini bitirdiğinde öğrencilerinden biri yaklaşır, "Hocam, verdiğiniz ispatlar çok güzel, ama pratikte bunlar neye yarar?" diye sorduğunda, Öklid kapıda bekleyen kölesini çağırır, "Bu delikanlıya 5-10 kuruş ver, vaktinin boşa gitmediğini görsün!" demekle yetinir. (syf. 54)


- Eratosthenes 81 yaşında öldüğünde en küçük bir mal varlığı yoktu; ama bıraktığı dünya doğduğundaki dünyadan bilgi birikimi ve araştırma yöntemi bakımından çok daha zengindi. (syf. 65)


- Tüm ilgi alanlarında evrensel bir deha, yetkin bir örnek sergileyen Leonardo da Vinci, son günlerinde, zengin yaşam öyküsünü basit bir tümcede dile getirmişti: "Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda, nasıl ölmekte olduğumu gördüm." (syf. 71)


- Büyük bilim adamı Newton ölümünden kısa bir süre önce kendinden şöyle söz etmişti: "Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum." (syf. 122)


- Bilim düşünsel bir etkinliktir; yeri laboratuvarla değil, zekâ, imgelem ve istenç gücüyle sınırlıdır. (syf. 149)


- Büyük bilim adamı Louis Pasteur ölümünden önce yaşam felsefesini şöyle özetlemişti: "Hiç kuşkum yok ki, Bilim ve Barış cehalet ve savaşı yok edecektir. Ulusların yıkmak, yok etmek için değil, yaşamı yüceltmek için birleşeceğine, geleceğimizi bu yolda, uğraş verenlere borçlu olacağımıza inanıyorum." (syf. 159)


- Einstein'ın da ömür boyu süren düşü şuna yönelikti: Doğanın tüm güçlerini (gravitasyon, elektrik, manyetizma, vb.) "birleşik alanlar" dediği temel bir ilkeye bağlamak. Bu düşün gerçekleştiği söylenemez belki; ama Einstein, çağdaş fiziğin egemen akımı dışında kalma pahasına, umudundan hiçbir zaman vazgeçmez. Evrenin nedensel düzenliliği onda bir tür dinsel inançtı. "Seçeneğim kalmasa, doğa yasalarına bağlı olmayan bir evren düşünebilirim belki; ama doğa yasalarının istatiksel olduğu görüşüne asla katılamam. Tanrı, zar atarak iş görmez!" diyordu. (syf. 198)


*Alıntılar, Tübitak Yayınlarının 2005 senesindeki 23. baskıya aittir.

2 yorum:

Diğerlerinden Daima Bir Adım Önde Olanlar :)